14 Temmuz 2008 Pazartesi

TARİH : 12 MAYIS 1921

DIŞİŞLERİ BAKANI BEKİR SAMİ BEY’İN FRANSIZLARLA YAPTIĞI ANLAŞMA SONUCUNDA BAKANIN İSTİFASI İLE İLGİLİ MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN KONUŞMASI :
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) – Efendiler; Saygıdeğer Meclisimizin millete karşı yerine getirmeyi üstlendiği emirler, eskiden beri ilan ettiğimiz ve hepinizin bildiği gerçekte saklıdır. O gerçeği bir kez daha yinelemek isterim. Meclisimizin amacı: Milli sınırlarımız içerisinde bağımsızlığı sağlamaktır. Meclisimiz bu amaca yönelirken devamlı olarak milletin kuvvetine dayanmıştır. Bizim izlediğimiz bağımsız bir politikadır. Doğu dünyası bizim bu politikamızı desteklemektedir. Bunun sonucunda Ruslarla bir kısım anlaşmalar yaptık. Batıyla anlaşma kapılarını kapatmış değiliz. Doğuya, Batıya, tüm dünyaya karşı varlığımızı kanıtlamak istiyoruz. Daha sonra ne tür bir politika izleyeceğimizle ilgili şu anda kesin söz söylemek olanaklı değildir. Batı bizi yok etme politikasından ve Sevr anlaşması ile ilan ettiği idam emrinden vazgeçmiş değildir. Batının bize içtenlikli bir gözle baktığına henüz inanmıyoruz.
Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in Başkanlığında Londra’ya gitmiş olan delegelerimizin konferans sonucu aldıklarına gelince: Fransız ve İtalyanlarla anlaşma yapan arkadaşlarımız ile Bakanlar Kurulu arasında anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. Anlaşma görüşüldüğü sırada koşullar telgrafla bildirildi. Yüce Heyetinizin bu koşulları kabul etmediğini, Bakanlar Kurulu delege heyetine iletti. Delege heyeti buraya döndükten sonra sözlü bilgiler verdi. Buna karşı Yüce Heyetiniz görüşünde değişiklik yapmadı. Bunun üzerine Dışişleri Bakanı ile Bakanlar Kurulu arasında anlaşmazlık doğunca Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey istifa etti.
Fransızların önerileri Sevr Anlaşması’nı bize kabul ettirmeye yöneliktir. Anlaşmaya karşılık yeni bir öneri hazırlandı. Fransızlara kısa sürede verilmesi gerekiyor. Onlar da yapılan anlaşmanın uygulanma olanağının bulunmadığını anlamış olmalılar ki; yeni koşulları görüşmek için tarafıma, Bakanlar Kurulu Başkanlığına ve Dışişleri Bakanlığı’na başvuruları oldu.
Dışişleri Bakanımız’ın istifası nedeniyle yeni bakan seçmenizi rica edeceğim. Bir ricam daha olacak, Bekir Sami Bey’in Avrupa’da önemli görevler yapacağına inanıyorum. Bildiğiniz gibi kendileri Londra, Paris, İtalya’da başarılı işler yapmıştır.
(Dışişleri Bakanı’nın istifası okunduktan sonra, birçok milletvekili lehte ve aleyhte söz alır. Bekir Sami Bey’in yerine Dışişleri Bakanlığı’na Yusuf Kemal Bey getirilir. Yeni Bakan Fransızlarla yapılacak anlaşma ile ilgili Meclise bilgi verir. 12 Ekim 1921 tarihinde Mecliste başlayan görüşmeler beş gün devam eder. Neredeyse meclisteki milletvekillerinin yarısı konu ile ilgili görüş bildirir. Konu uzayınca söz alan Mustafa Kemal Paşa görüşünü açıkladığı gibi, milletvekillerinin sorularını da yanıtlar).
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) – Arkadaşlar eleştirilerinizi dinledikten sonra bu konunun Bakanlar Kurulu’nda yeniden tartışılması zorunlu görülmüştür. Franklen Bouillon ile son görüşmeler yapılmamıştır. Kesin yanıt vermek için önce Meclis’in onayı gereklidir.
Fransa Anlaşması ile ilgili olarak aynı konular yineleniyor, ancak sonuca ulaşılamıyor. Bekir Sami Bey’in imza edip buraya getirdiği anlaşmayı öğrendiğim dakikada: “Bu kabul edilemez.” dedim. Bu ruhsal isyanımın nedeniyse; O anlaşma kapsamı Milli Sözleşmemize taban tabana aykırı idi. Kan dökerek savunduğumuz asıl davamıza zarar veren koşullar içeriyordu. Kabul etmediğimiz Sevr anlaşmasını esas alıyordu.
Şu sırada taslak halde bulunan yeni anlaşma, bütünüyle Milli Sözleşmemize uygundur. Bu olayla ilgili görüş bildiren arkadaşları dinledim. Hiçbiri anlaşmanın reddini önermedi. Sadece karşı tarafa bir takım çıkarlar verildiği zannedildi. Bu konuda yapılan görüşmeleri birkaç kelime ile yinelemek istiyorum. Franklen Bouillon buraya ilk geldiği zaman, görüşmeleri idare eden arkadaşlarla birlikte bulunuyordum. Karşılıklı ne tür sözler verildiğini Yüce Heyetinize aynen okumuştum. Üç gün devam eden görüşmeler sonucu Franklen Bouillon ile anlaşma koşulları kararlaştırıldı. Yapılan o anlaşma Yüce Heyetiniz tarafından da kabul edilmişti.
O gün için kabul edilen anlaşmada Çobanbeyli istasyonuna kadar batıya giden demiryolunun güneyinden, 20 kilometre daha kazanmak istiyorduk. Ayrıca gümrük olayı ile, Halep’in su sorunu söz konusu edildi. Franklen Bouillon buradan ayrılırken: “Ben bu koşulları kabul ettirmeye çalışırım ancak, Fransa Hükümeti’nin anlaşmayı kabul edeceğini sanmıyorum.” dedi. Fransa Hükümeti anlaşmayı kabul etmediğini bize bildirdiği zaman, Yunan ordusu Ankara yönünde ilerlemekteydi. Fransa bizden yanıt istiyordu. ‘Evet’ veya ‘Hayır’ şeklinde yanıt vermedik. Denildi ki: “Esasta uyum içindeyiz, ancak önerilerinizin aydınlatılmasına ihtiyaç vardır.” Onlar uyum kelimesini, ‘Önerinizi esas olarak kabul ettik.” şeklinde anlamışlar. Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra Franklen Bouillon yine geldi. Önce Dışişleri Bakanlığı ile sonra benimle resmen görüşmek istedi. Kendisine “Ordu ile ilgilendiğim için, Dışişleri Bakanlığı sizinle hemen görüşmelere başlayacaklar.” dedim. “Siz hiç mi katılmayacaksınız?” dedi. “Gerekirse ben de sizinle görüşebilirim, ancak Yusuf Kemal Bey ile, Fethi Bey konuyla ilgili görevlendirildi.” dedim.
İki üç gün içerisinde bana ulaşan haberlerde Franklen Bouillon ile delege heyetimiz arasında çetin ve şiddetli konuşmalar olmuş. Bunun sonucu görüşmeler kesilme noktasına gelmişti. Sorun sınır olayı idi. Ben bilerek görüşme isteğine karşılık vermemiştim. Delegelerimizin kabul edebileceği koşullar belirsin diye bekliyordum. Cepheye gideceğim bir sırada görüşme isteğini kabul ettim. Beni görür görmez; “Sözlerim sizin arkadaşlarınızı incitmiş, benim bu görüşmelere devam olanağım kalmadı, artık dönmek zorundayım. Bizim önerdiğimiz sınırı kabul etmiyorlar.” dedi. Anlattığı sınır Bekir Sami Bey’in görüşmelerde kabullendiği sınırdı. Bana gönderilen telgrafta “Esasta anlaştık deniliyordu.” dedi. “Bir sözcüğe dayanarak bizi zorlamanızı uygun görmüyorum. Bekir Sami Bey’in anlaşma koşullarını Meclisimiz nefretle reddetti. Bu şekilde reddedilmiş bir öneriyi ne ben ne de görüşmelere katılan delegeler, Meclise kabul ettiremez. Bunun dışında söz söyleme hakkına sahip değilim. Fransa Hükümeti bu tür bir sınırı bize kabul ettirmekle, aramızda kurulmasını çok istediğim barış ve dostluğu engelliyor. Siz de bu konuları Hükümetinize açık bir şekilde bildirirseniz, alacağınız yanıtın olumlu olacağı görüşündeyim.”
Detaylar üzerinde görüştükten sonra; “Ben bu görüşleri sizin yararınıza, geniş şekilde Paris Hükümeti’ne yazacağım.” dedi. Gerçekten gerek sınır olayı ile gerek delege heyetinin devamlı eleştirdiği konuları kapsayan birkaç sayfalık rapor yazıp, gönderdi. Sanıyorum 10- 15 gün burada beklendi. Fransa Başbakanı Mösyö Briyan’dan gelen yanıt olumsuzdu. Fransa Hükümeti sınır konusunu kabul ettiremediği durumda, bizimle anlaşmada hiç bir yarar görmüyordu. Bütün politik ve ekonomik çıkarlarını, Suriye ile Irak arasında topladığı için, sınırı bu şekilde çizmek istiyordu. Kayıtsız şartsız demiryolundan yararlanmak amacıyla Kilikya’yı boşaltmak istemiyordu.
Özellikle Yusuf Kemal Bey görüşmeler sırasında birkaç kez Franklen Bouillon’la kavga etmişti. Sonradan görüşmelere girmemiş, artık konuşmayacağını söylemiştir. Bu nedenle bir kısım değişiklikleri Fethi Bey ile yaptırabildim. Anladığıma göre en son nokta şudur: Sınır konusunda başka türlü hareket olanağımız yoktur.
Franklen Bouillon’la ilk görüşmemizde kendisine: “Fransa Hükümeti barış yapmak istiyor mu?” diye sorduğumda: “Hayır, Fransa Hükümeti anlaştığı devletlerden ayrılıp sizinle barış yapamaz.” dedi.
Bildiğiniz gibi İstanbul Hükümeti’ne: “Sınır konusunu görüşelim, bizim için yararlı olur.” demiştim. O sırada Savaş Bakanı olan İzzet Paşa: “Çizilmiş hiç bir sınır yok.” dedi. Biz Erzurum Kongresi’nde anavatanı düşünerek dedik ki: “Milli sınırımız sadece Türkler ve yazgımızı birleştirdiğimiz Kürtlerin oturduğu yerler midir? Milli sınırımız: bizi mutlu ve bağımsız yaşatabilecek sınırdır. Çıkarımıza en uygun çizdirebileceğimiz sınır hangisi ise, işte o milli sınırımız olacaktır. Yoksa açıkça belirlenmiş bir çizgi yoktur. O halde sınır kesin şekilde belirlenmiş değildir. Güç ve kuvvetimizin olanakları ölçüsünde belirlenecektir.”
Dışişleri Bakanlığı’na ya güveniniz vardır, ya yoktur. Burada ki önemli konular çok önce düşünülüp, eleştirilmiştir. Böyle olmakla birlikte ülkenin çıkarını daha iyi sağlayacak arkadaşlar varsa delege olarak onları gönderelim. Diğerleri hemen çekilsinler. Üstelik Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılmak da, kendisine yapılacak en büyük iyiliktir.
Arkadaşlar, olayın bu şekilde tartışılması çok uzayabilir ve sonuç çıkarmak zordur. Meclisin görüşü anlaşılmıştır. Delegelerimiz daha çok yarar sağlayacak şekilde görüşmelere devam etsinler. Artık hiç bir şey yapmak olanağı kalmadığını anladıkları zaman da, iki üç gün içerisinde Mecliste son kararımızı veririz. Bu nedenle artık bu görüşmeler yeterli olsun.
HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili) - Paşa Hazretlerinin açıklamalarını yeterli görüp, öneriyi kabul edenler el kaldırsın... Kabul edilmiştir.
(Bu görüşmeden iki gün sonra görüşmelerin yeterli olmadığına ait altı milletvekili görüşme önergesi verir. Fransızlarla yapılacak anlaşma konusu yeniden gündeme gelince Mustafa Kemal Paşa söz alır).
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) – Arkadaşlar son oturumda vermiş olduğunuz karar doğrultusunda Franklen Bouillon ile tüm uyarılarınız göz önüne alınıp, görüşmelere devam edilmiştir. Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey ve Feyzi Paşa’nın da hazır bulunduğu görüşmeleri özetleyeceğim. Kendilerine dedim ki; “Meclis o anlaşma taslağı üzerinde ve özellikle bazı konularda çok şiddetli eleştirilerde bulundu ve bu şekliyle önerileri kesinlikle kabul etmeyeceğini gösterdi. Meclisimiz, Fransa ile bir an önce gerçek bir barış yapılmasından yanadır. Ancak milli çıkarlarımızdan vazgeçemeyiz, bu vicdani sorumluluktur.” Meclisin hassas olduğu konuları gösterdim. Örnek olarak altıncı maddede genel af söz konusu idi. Oraya ‘şahıs hukukunu dışarıda bırakmak’ kaydını koymayı önerdim. Genel affın, Antakya ve İskenderun için geçerli olmamasını, bu yöreler için Mecliste çok şiddetli eleştiriler yapıldığını söyledim. Sınır konusunu düzenleyen dokuzuncu maddenin de bu şekliyle kabul edilmediğini belirttim. Onuncu madde ki Sultan Osman’ın mezarı ile ilgili eleştirileri hatırlattım. On birinci madde ki demir yoluyla asker taşıma olayına kesinlikle karşı olduğumuzu söyledim. On ikinci madde ki, Halep’e vergi konusunu kabul etmeyeceğimizi ilettim.
Franklin Bouillon bu eleştirileri dinledi. Sonra nutuk verir gibi uzunca konuştu. İlettiğim konularda değişiklik yapmaya yetkisi olmadığını, bu nedenle de üzüntülü olduğunu söyledi. Konuşmalardan sonra: “Bize ne vereceksiniz?” dedim. Cevap olarak, “Daha önce karşılıklı mektuplar alıp verildiği sırada İzmir, Trakya’nın geri verileceği maddesini yazın demiştik. Biz bunu yerine getireceğiz, ancak anlaşma yaptığımız devletlere karşı, Trakya ve İzmir’in geri verilmesine resmi belge veremeyiz.” dedi. Ben de bunun madde olarak yazılmasını önermediğim, baş başa görüşüp anlaşmak istediğimi söyledim.
Bu anlaşma imzalandıktan sonra Türkiye ile Suriye arasında bir gümrük sözleşmesi yapmak için komisyon kurulması kararlaştırıldı. On birinci maddedeki demiryolu hattı ile ilgili iki konuda çok uğraş verildi. Ayrıca Yusuf Kemal Bey de bu konuda çok tartıştı sonuç şu oldu: “Hat bizimdir, korunması Türk zabıtasınca yapılacaktır.”
“Fransa Hükümeti’nin bizim yurdumuzda, bizim topraklarımızda demiryolu ile asker taşımasına izin veremeyiz. Fransa bu demiryolu ile askerleri nereye gönderir? Var sayalım ki Müslüman kardeşlerimize karşı gönderecektir. Bu durum Müslümanların gözünde bizi zora düşürür.” dedim. Buna karşılık “Biz kesinlikle askerleri taşıyacağız, aksi halde oralarda egemenlik sağlayamayız.” dedi. Sonuçta bundan vazgeçmeyecekleri anlaşılınca, Çobanbeyli’den Nusaybin’e kadar asker taşınacağını kabullendik. Ancak görünüşü kurtarmak için de anlaşmaya Fransa Hükümeti yerine Türkiye, Suriye yazıldı.
Çok önemli olan sınır konusuna gelince: “Aynı konularda direnirseniz, yapacak bir şeyimiz kalmaz, Meclis de bunu kabul etmez.” dedim. Ne kadar özveri göstereceklerini birlikte belirlemek için bir harita açtık. Sınırı doğudan Cezire, İbni Ömer ve Dicle’ye ulaştırmaya çalıştık, konuları uzunca görüştük..... Birçok tartışmadan sonra sınırın başlangıç noktası bizim önerimiz doğrultusunda Payas’ın güneyinden başlayacaktır. Nusaybin kasabasının bizde kalmasını kabul ediyor. Ancak sınır konusunda yine de önemli bir değişiklik yaptıramadık. Halep’in kuzeyi için, eski sözlerinde noktası noktasına direndiler. Oradan başlayarak istasyonların bizde kalacağını kabul ettiler.
“Antakya ve İskenderun’u bize katacağız, esas davamız budur. Burada bağımsız bir Türk Hükümeti oluşturulmalıdır.” deyince; “Bunu yapamayız.” dedi. Sonuçta özerk bir yönetim kurulmasını önerdik. “Ancak bu durumu yazıp ilan edemeyiz, aksi halde Halep ve Şam da isteyecektir. İskenderun, Antakya’da Fransız, Arap dilleri konuşuluyor. Türkçe de resmi dil olacak, o yöreleri Türk memurlar idare edecekler.” dedi. Yani vali, kaymakam Türk olacak, Türk okulları açılacak. Bu yerlere Türk bayrağı çekilmesi teklifimizi kabul edemeyeceğini söyledi. “Bu anlaşmanın imzasından başlayarak savaş durumu son bulup, uygulama başlayacaktır. Ancak uygulamamaya koyma yetkim yoktur.” dedi. Bunun üzerine biraz tartıştık, ancak bir sonuç alamadık. Daha sonra anlaşmayı Fransa Başbakanı onayladıktan sonra yürürlüğü girecektir koşulunu ileri sürdü. Biz de “Fransa Başbakanı on beş gün içerisinde imza edecektir.” şeklinde bir cümle ekledik. Başbakan uygun bulursa, onay Fransız Meclisi tarafından yapılacaktır. Yüce Heyetinizin de şu anda bu anlaşmayı onaylamasına bağlıdır.
Silah konusunu Fevzi Paşa görüştü. Barış anlaşması imzalanıp yürürlüğe konulduktan sonra, bize silah ve giyecek vereceklerini söylemişler. Ancak parasız vermeyecekler. “Bunu hükümet adına yapmayız, tüccarlara öneririz.” diyor.
Arkadaşlar, size bu konuda bilgi vermeden önce Bakanlar Kurulu’nda bu anlaşmanın tümü üzerinde görüştük. Sonuçta bu anlaşmanın sakıncalarını kabul ediyoruz. Ancak genel olarak temel davamıza zarar verecek bir durum görmüyoruz. Yine bu anlaşmayı kabul etmekle genel çıkarımıza uygun olarak, maddi ve politik anlamda büyük iş yaptığımız görüşündeyiz. Bu durum doğu, batı ve Rusya ile politikamıza iyi etki edecektir. Anlaşma yaptığımızda ordumuz içte ve dışta daha kuvvetli olacaktır. Ben kendi düşüncemi ve görüşümü tüm sorumluluğu üzerime alarak söylüyorum. Bunu yapmakla ülkeye, orduya, millete, geleceğe hizmet edeceğimize inanıyorum. Uygun bulup, onamak Yüce Meclise aittir. Yusuf Kemal Bey’den ricam, bunu okuyup yarın imza etmeleridir. Başbakan Mösyö Briyan’ın Amerika yolculuğu var. Briyan’la buluşamadığında bir iki ay işin uzaması söz konusudur. Nasıl istiyorsanız o şekilde olsun.
(Mustafa Kemal Paşa’nın bu konuşmasından sonra yapılacak anlaşmanın leh ve aleyhinde birçok milletvekili söz alır. Ayrıca yapılacak anlaşmada değişiklik yapılması istenilen bir kısım önergeler verilir. Sonuçta Rize Milletvekili Osman Nuri Bey’in verdiği görüşmelerin yeterliliği ve anlaşmanın bir an önce onaylanıp sonuçlandırılmasını isteyen önergesi oylanıp kabul edilir).

Hiç yorum yok: