14 Temmuz 2008 Pazartesi

MUSTAFA KEMAL’İN GİZLİ OTURUM KONUŞMALARI

MUSTAFA KEMAL’İN
TBMM
GİZLİ OTURUM KONUŞMALARI

ÖNSÖZ

İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşayı, Samsun ve yöresinde çıkan olayları engellemesi amacıyla Anadolu’ya gönderir. Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan ayrılmadan önce Eski Deniz (Bahriye) Bakanı Rauf Bey (Orbay) yanına gelir. O’nu Samsun’a götürecek vapurun yolda batırılacağını söyler. Mustafa Kemal Paşa; “İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı yeğlerim.” der.

Samsun’a çıkar çıkmaz, ulusal egemenliğe dayalı Türk Devleti’ni kurma kararındadır. Bu nedenle 21-22 Haziran 1919 gecesi ulusun kendi kaderini kendisinin sağlaması için Amasya Bildirisi’ni yayınlar. Bu bildiride:
1- Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2- İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir.
3-Milletin Bağımsızlığını kurtaracak yine milletin azim ve kararlılığıdır.
4- Milletin içinde bulunduğu durum ve şartlara göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle dünyaya işittirmek için her türlü etki ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zorunludur.
5- Anadolu’nun her bakımdan en emniyetli yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır.
6- Bunun için illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin en kısa sürede yola çıkarılması gerekmektedir.
7- Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. Erzurum Kongre üyeleri, diğer il temsilcileriyle birlikte Sivas genel kongresine katılacaklardır.

Mustafa Kemal Paşa’nın amacı anlaşılınca, Erzurum’a geldiğinde Padişah Vahdettin; “Önce hava değişimi al, Anadolu’da bir yerde otur, bir işe karışma.” diye haber gönderir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Padişah ve Harbiye Bakanı’na resmi görevi ile birlikte askerlikten ayrıldığını bildiren telgrafı çeker. Bu telgraftan sonra Sadrazam Ferit Paşa’nın emriyle, Mustafa Kemal Paşa’nın hemen yakalanıp İstanbul’a gönderilmesi istenir.

Padişah Vahdettin’in Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öldürülmesi için 10 Nisan 1920 tarihinde fetva yayınlar.

4 Mayıs 1920 tarihinde İstanbul Birinci Sıkıyönetim Harp Divanı verdiği kararla Mustafa Kemal Paşa’nın resmi rütbe ve nişanlarının alınıp idamla cezalandırılmasını kararlaştırır. İdam kararı 24 Mayıs 1920 tarihinde padişah Vahdettin tarafından onaylanır.

Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına çalışıldığı günlerde Düzce, Hendek, Gerede, Bolu, Nallıhan, Beypazarı üzerinden Ankara’ya doğru yayılan gericilik ve isyan dalgaları olur. Bağımsızlık Savaşı süresince iç ve dış etkilerle otuz dört yerde isyan çıkarılır. Bastırmak için gönderilen erlere, Halife ve Şeyhülislamın fetvasında, padişahın askerliği affettiği, Ankara Hükümetinin yasal olmadığı anlatılır. Yunan ordusunun Halifenin ordusu olduğu söylenip, askerler kandırılır. Ayrıca asiler erleri zehirlemek için, bir at, 150 lira, bir tüfek sözü verip yanlarına çekmeye çalışırlar. Bu nedenle bir çok yerde askerler, asilerle çarpışacak yerde, silahlarını bırakıp memleketlerine kaçarlar. Kaçaklar yüzünden düzenli ordu oluşturmakta zorluk yaşanır. Ancak Milli ordu, devrimin amacını bildiği için asilerin aldatmacasına kapılmaz.

Bağımsızlık Savaşı sırasında ordu için 45-50 milyon liraya ihtiyaç varken, dört aydır maaş alamayan subay ve erler için 450 bin lira bulunamaz. Askerlerin çoğu yeterli giyecek olmadığından, evlerinden gelirken giydikleriyle savaşmak zorunda kalırlar.

Mustafa Kemal Paşa başlangıçta halife unvanı da taşıyan padişaha karşı çıkmaz, çünkü yakın çalışma arkadaşları ve milletvekilleri arasında padişaha bağlı olanlar vardır. Bunlardan biri Bakanlar Kurulu Başkanı olan Rauf (Orbay) Bey’dir. Refet Paşa’nın (Bele) Keçiören’deki evinde yapılan görüşmede Rauf Bey’e saltanat ve hilafet konusunda görüşü sorulduğunda: “Ben saltanat ve halifelik makamına vicdanım ve duygularımla bağlıyım.” der. Refet Paşa’da, Rauf Bey’in görüşlerine aynen katıldığını söyler. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasına karar verildiğindeyse, bu konuşmayı Rauf Bey yapar.

Meclis gizli toplantılarında: “Mustafa Kemal Paşa bu milletin önünde kutsal bir bayrak olmuştur. O’nu Mecliste gördükçe cesaretimiz artıyor. Başkomutan olarak idareyi ele aldığında kesinlikle zafere ulaşılacaktır.” diyen milletvekilleri olduğu gibi, kıyasıya eleştirenler de olmuştur. Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey; “Paşa Hazretlerini emrimizi dinlediği zaman severiz, dinlemediği zaman parçalarız.” dediğinde Mecliste bravo sesleri yükselmiştir.

Mustafa Kemal Paşa eleştirilere karşı yaptığı bir konuşmasında: “Bizim meclisimiz dünyanın en demokrat meclisidir. Ben yüce meclisi oluşturan her bir üyenin görüşlerini söyleyip, eleştiriler yapmasını isterim.” demiştir. Ancak eleştiri ölçüsünün kaçtığı bir toplantıda; bu görevleri yapacak başka kimse varsa, Meclis Başkanlığından ve Başkomutanlıktan çekilmeye hazır olduğunu söyler.

Bir oturumda Hoca Şükrü Efendi şeriat ilanını ister; “İsviçre Kanunu’nun milletin gözünü kör ettiğini” söylediğinde sürekli alkışlanır. Selimiye Camiinde Venizelos’un sağlığı için dua okuyan müftünün duasına amin diyenler vardır. Yunan Ordusu Polatlı yöresine geldiğinde, padişaha bağlı bazı din adamları tarafından kurulan ve Milli Mücadeleyi engellemek için bölücü çalışmalar yapan cemiyetler vardır. Bu cemiyetlerin başında İngiltere’nin korumasında İngiliz Muharipler Cemiyeti yer alır. Kurucuları arasında; Rahip Frew, İngiliz Askeri Ateşesi W.Deeds, Şeyhülislam Mustafa Sabri, Sait Molla, Ali Kemal ve Refii Cevat Ulunay vardır.

Şeyhülislam Mustafa Sabri, başkanı olduğu İslamı Yükseltme Cemiyeti (Tealiyi İslam), İngiliz Muharipler Cemiyeti ile işbirliği içerisinde kurtuluş hareketini engellemek için büyük çaba göstermiştir.

Padişah Vahdettin istediği fetvaları almak için Mustafa Sabri’yi 5 kez Şeyhülislamlığa getirmiştir. Ne gariptir ki bugün Tokat’ta ilinde
Şeyhülislam Mustafa Sabri adına kurulmuş vakıf vardır.

Bunlar gibi din adamları yüzünden Mustafa Kemal Paşa yaptığı bir konuşmada: “İnsanlık dünyasında, din konusundaki uzmanlık ve bilgi, her türlü hurafelerden (dine sonradan girmiş inançlardan) arınarak, gerçek bilim ve tekniğin ışıklarıyla tertemiz ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır.” demiştir.

Bu koşullarda yurdu kurtarıp başarıya ulaşmak, ancak Atatürk gibi askeri ve siyasi dehası olan biri ile olanaklıydı ve öyle de oldu.

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN
GİZLİ OTURUM
KONUŞMALARI