14 Temmuz 2008 Pazartesi

TARİH : 22 OCAK 1921

BİR KISIM MİLLETVEKİLLERİNİN KOMÜNİZM PROPAGADASI YAPTIKLARI İLE İLGİLİ KONUŞMALARI ÜZERİNE MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN AÇIKLAMASI:

(Bursa Milletvekili ile Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Üyesi Şeyh Servet Efendi hakkında komünizm propagandası yaptığı ile ilgili olarak, şifre telgraflar okunur.)
Tokat Milletvekili Mustafa Bey konu ile ilgili söz alarak şunları söyler: “Geçenlerde Ankara at pazarında güçlü kuvvetli üç dört genç köylüyle karşılaştım. Konuşmalarına kulak misafiri oldum. Bu gençlerin söylediğine göre burada bir dernek kurulmuş, bol para veriyorlarmış. Hem oradan para alacağız, hem de zenginleri soyacağız, bütün gün çift ile uğraşmadan para kazanacağız dediler. Bunları dinledikten sonra araştırdım. Üç milletvekilinin yabancılardan para alıp köylüleri komünizme özendirdiğini öğrendim. Bu gibilerin Meclisten çıkarılmasını gerekir.”
(Daha sonra milletvekillerinden bir kısmı komünizmin müslümanlıkla bağdaşmayacağını söylerken, Kazım Paşa’nın onlara yardım ettiğini söyleyenler de çıkar. Bu konuşmaları yanıtlamak üzere Mustafa Kemal Paşa söz alır.)
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) – Efendiler; Komünist partisine bağlı Mustafa Suphi başkanlığında bir heyetin yurdumuza gelmek istediği zamanında bize bildirildi. Mustafa Suphi’nin ahlakı ile ilgili birçok arkadaşımız bilgi sahibidir. Erzurum halkı bunu çok yakından tanımaktadır. Kars üzerinden gelmek istiyordu. Durumu öğrenen Erzurumlular: “Bu adam yurda girdiğinde parçalarız.” diye devlete başvuruda bulunmuşlar. Halkın bu gösterisi karşısında yurda gelmelerinin olanaklı olmadığını bildirdim.
Efendiler, sanıyorum ki çok önemli ve ciddi bir olay üzerindeyiz. Değerli arkadaşlar bu konuda görüşlerini ortaya koydular. Ben de bu nedenle gerek Bakanlar Kurulu ve gerek şahsım adına birkaç noktayı kısaca sunacağım.
Gerçekten ulusumuzun durumu ve ciddi istekleri, sanıyorum hepinizce açık ve kesin olarak bellidir. İşte bu milli istekleri gerçekleştirmek amacıyla burada toplanan Meclisimiz, bu konudaki görüşlerinde, izleyeceği esaslarda, milletin arzu ve istekleri doğrultusundan ayrılamaz. Kuşku duymuyorum ki, Büyük Millet Meclisi ve onun Bakanlar Kurulu’nun bugüne kadar izlediği politika, tamamen milli amaçlara uygundur. Bu politikanın ne olduğunu yinelemeye gerek görmüyorum. Bugüne kadar bu amaçtan ayrıldığımıza işaret edecek en küçük bir belirti göstermek dahi olanaklı değildir.
Efendiler, bu temeller üzerinde yürüyen insanlar, düşünen beyinler, komünizmin temelleri ile uyum içinde bulunamaz. Bunun için Yüce Heyetinizin izlediği politika hiç bir zaman Komünistlik temeline dayanamaz. Bunu bir kez daha yineliyorum, bu böyledir. Ancak yine bildiğiniz gibi ve dünyanın bildiği gibi, bu milli temellere derin bağlarla bağlı olan Meclisimiz ve Bakanlar Kurulumuz, bağımsız bir devlet olarak Rusya Bolşevik Cumhuriyeti ile politik ilişkilerimizde, hiç bir zaman Komünistlik ile Bolşeviklik temellerini söz konusu etmemiştir. Sanıyorum ki, Dışişleri Bakanımız çeşitli nedenlerle konuyu bu yönüyle anlatmışlardır. Yüce Heyetimizin Ruslarla olan ilişkisinin, iki bağımsız devletin kendi amaçlarını koruma şartıyla devam edeceğinden kuşku duymayınız. Rusya’daki bir takım insanlarımız, iş yapma hayaline kapılarak, görünüşte yurdumuza ve milletimize yararlı olmak için Türkiye Komünist Partisi diye bir parti kurmuşlardır. Bu partiyi kuranların başında da Mustafa Suphi ve arkadaşları bulunmaktadır. Doğrudan doğruya yurt sevgisiyle değil, kanımca kendilerine para veren, bunları önemseyen Moskova’daki koruyucularına yaranmak için bir kısım girişimde bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları girişim, Rus komünizmini çeşitli kanallardan yurda sokmak olmuştur. Yurdumuza, dıştan komünizm akımı girmeye başlamıştır.
Diğer yandan, yurt içerisinde komünizmin ne olduğunu bilmeyen, komünizmin bizim için kurtarıcı olabileceğini kabul eden bir kısım insanlar vardı. Yine dışarıdan gelen komünizm akımı ile ilişki kurmaksızın kendiliğinden Komünizm oluşumunu gerçekleştirmek için bir araya gelenler vardı. Bir zamanlar Ankara’da, Eskişehir’de ülkenin birçok yerinde, birçok insan birbirlerinden bağımsız olarak Komünizmi yaymak için çalışmalar yaptı. Ülkede dolaşıp propaganda yapmaya başladılar. Bakanlar Kurulumuz en yararlı sonucu düşünmek zorunluluğunu duydu. Ulusumuz bu ülkede komünizmin uygulanamayacağına inanmıştı ve inanmaktadır.
Efendiler, bu konuda iki tür önlem alınabilir. Birincisi; doğrudan doğruya “Komünistim” diyenin kafasını kırmak. İkincisi; Rusya’dan gelen her insanı denizden gelmişse gemiden çıkarmamak, karadan gelmişse sınır dışına çıkarmak gibi zorlayıcı önlem almak. Ancak Rusya Cumhuriyeti tümüyle komünisttir. Politik olarak iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli sayarız. Eğer bu şekilde zorlayıcı önlemler uygularsak, o durumda kayıtsız şartsız Ruslarla ilişkiyi kesmek gerekir. Oysaki biz birçok sebeplerden ve borçlardan dolayı Ruslarla anlaşma yapmak istedik, istiyoruz. O halde uygulayacağımız önlemlerle, dostluğunu istediğimiz bir ulusun ilkelerini aşağılamamak zorundayız. İşte bu nedenle zora dayalı önlem almak istemedik.
İkinci bir neden; bildiğiniz gibi düşünce akımlarına karşı düşünceye dayanmayan bir karşılık vermek, o akımı ortadan kaldırmaz. Bir insanla konuşulduğunda onun düşüncesini kaba kuvvet kullanıp bastırırsanız, o da direnir. Direndikçe kendi kendini aldatmakta daha ileri gidebilir. Bundan dolayı düşünce akımları zor ve kaba kuvvetle önlenemez. Buna karşı aklıma gelen en etkili çözüm, düşünceye, düşünceyle karşılık vermektir. Komünizmin yurdumuz için, ulusumuz için, dini gereklerimiz için kabulünün olanaksızlığını anlatmak, yani ulusu aydınlatmak en yararlı çözüm görülmüştür. Bakanlar kurulu halkı aydınlatarak bu akımın önünü almayı düşündüğü sırada, her bakımdan güvenilir arkadaşlar bana başvuruda bulundular. Bu görüşle ülke ve ulusa yararlı olacaklarını düşünüyorlardı. İşte bu düşünce ürünü olarak, Ankara’da ‘Komünist Partisi’ adı adında bir parti kuruldu. Bu partiyi kuran insanların görüşlerini yakından biliyordum. Kötü düşünceye kapılmamanız için görüş ve düşüncelerini kısaca anlatmak istiyorum. Ulusal sınırlar içerisinde halkın bağımsızlığını korumayı sağlamak ve elde etmek için hizmet etmek istiyorlar. Yine onlar da hepimiz gibi ulusun gönenç ve gerçek mutluluğunu düşünen insanlardır. Bunun için bu partiyi kuranlar, komünizmin ne olduğunu doğru şekilde halka anlatacaklar. Yurtta uygulanması olanaklı olduğu görüldüğünde çalışmalarını devam ettireceklerdir. Bu işi iyi amaçla yapmak isteyen arkadaşların girişimleri, Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş ve kendilerinin başvuruları üzerine izin verilmiştir. Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararda; “Komünistim diyenler, Bakanlar Kurulunca programı görülmüş ve onaylanmış derneğe girebilir.” Kurulan partinin Bakanlar Kurulu’na verdiği bir güvence vardır; “Her önüne gelen bu kuruluşa giremez. Aklı başında, ulus ve devletine bağlı insanlar bu konuda bilgi verebilir, açıklama yapabilirler.”
Ben bu arkadaşların Rus komünizminin yapmış olduğu yıkıntıları birçoklarımızdan daha iyi bildiklerine güvenirim. Varlık nedenleri kalmadığına inandıkları dakikada, tüm ulusa komünizmin bu ülkede uygulanamayacağını kendileri söyler ve dağılırlar. Komünist Partisi yurtta kurulduğu sırada Bakü’de Türkiye Komünist Partisi vardı. Merkezi dışta bulunan ve girişimleri için emirleri dışardan alan bu partinin yurtta kurulması kabul edilmedi.
Türkiye Komünist Partisi kurulduktan sonra, Halk İştirakiyyun Fırkası (Halk Sosyalistler Partisi) adı altında bir parti Bakanlar Kurulu’na başvuruda bulundu. Benim anladığım, Türkiye Komünist Partisi kuruluş niteliği ile Halk Sosyalistler Partisi’nin kuruluş niteliğinde ayrılık vardır. Türkiye Komünist Partisi, amacı belli olan ve yurt içerisinde Türkiye için çalışan bir partidir. Halk Sosyalistler Partisi doğrudan Komünizm özelliği gösterir. Belgelere dayanan bilgiye göre, burada bulunan Rus Büyükelçiliği ile ilişki içerisindedir..
Ben başkanınız olarak politik ilişkilerde yüce heyetinizi temsil etmekteyim. Bakanlar Kurulu üyeleri ve milletvekillerinin bu olaydan bahsederken iki konuda dikkatli olmaları gerekir. Genel olarak komüniste karşı söz söylemeyi, doğu politikamıza karşı söz söylemeyle benzer görüyorum. Hüseyin Avni Bey (Eski Erzurum Valisi), Kazım Paşa’nın bu konuda zararlı davranışlarda bulunduğunu söyledi. Kazım Paşa’yı içinizde tanıyanlar ve tanımayanlar vardır. Kendisi çok zeki, akıllı, iyi ahlaklı, namuslu, tedbirli bir insandır. İlk kez bir araya geldikleri için Hüseyin Avni Bey bu özelliklerini anlayamaz. Bu nedenle Kazım Paşa ile ilgili konuşmalarında yanlışlık yapmıştır.
Ancak az da olsa kuşkusu olanlar, Kazım Paşa’nın bir buçuk yıldan bu yana doğunun durumu ile ilgili her gün verdikleri raporların tümünü okumalıdır. Daha sonra bir karara varması ve ona göre söz söylemesi gerekir. Bir defa Mustafa Suphi’yi herkesten önce meydana çıkaran Kazım Paşadır. Bu insanın yurda girmesinin zararlı olacağını anlayan yine odur. Sınır dışına gönderilmesini söyleyip, planını yapan da Kazım Paşadır. Yoksa onları engelleyen Erzurum’da yaptığınız valilik değildir. Kazım Paşa yok komünistliğe eğilimliymiş, İslamiyet ile Komünizmin eşit olduğunu söylemiş, Mustafa Suphi’nin bilmem neyi imiş. Bu konuda her insandan önce güçlü önlem alan Kazım Paşa’dır. Bunun belgelerini getirip okuyabilirim. Ancak Kazım Paşa’nın, komünistlerle ilişki içerisindeymiş gibi görünmesi konusunda, aceleci olmamak gerekir. O yurt ve ulus için politik bir amacı yararlı hale getirme gayretindedir, gerçekte komünist olduğu için değildir.
Yine dediler ki; “Gümrü’de Kazım Paşa kendi eliyle Ermenileri komünist yaptı.” Bu konu ile ilgili Kazım Paşa ile aramızda, bir hafta görüşmeler oldu. O tartışmalarda bulunmuş olsaydınız bunun, komünist olmayan Ermenileri, Taşnak varlığını bir an önce yıkmak için yaptırıldığını anlardınız. Onun yaptığı işler tarihe geçecek.
Kazım Paşa, Mustafa Suphi ile bağlantı kurduğunda benimle haberleşti. Ayrıca Eskişehir’de bulunduğum sırada bana özel olarak birini gönderdi. Bu şahsın ilettiği Mustafa Suphi imzasını taşıyan mektupta; “Bizim dışta kuruluş amacımız, içteki ulusal davayı desteklemektir. Bunun için size nasıl yardımda bulunabiliriz?” deniliyor. Mektubu getiren adam bana gizli olarak dedi ki; “Ben merkez heyeti içinde görevliyim. Mustafa Suphi Lenin’in tek adamıdır. Lenin Türkiye ile ilgili bir iş yapmadan önce kesinlikle onunla görüşür. Ancak bana göre bu sözler gerçek değildir, kendisi ulusal duygulardan yoksun bir adamdır.”
Mektubuna; “Bu ulusun ve milletvekillerinin oluşturduğu Meclisin amacı ve politikası kesinlikle bellidir. Hiç bir zaman merkezi dışarıda bulunan bir kuruluşla işbirliği yapamayız. Gerçekten bu ülke için çalışmak isteyenler, ülke içinde bulunurlar.” diye yanıt verdim.

Hiç yorum yok: